Yaşlılarda Demir Eksikliğine Bağlı Kansızlığa Yaklaşım
Kansızlık, yaşlı bireylerde en sık görülen kan hastalıkları anormalliğidir. Yaşla ilgili normal olarak kansızlık oluşabileceğinden bahsetmek mümkün değildir. Birçok ülkede yaşlılıkta ortaya çıkan kansızlık sıklığına dair çalışmalar olup bu oran ortalama erkeklerde %20, kadınlarda %13 civarındadır. Genellikle yaşlılıkta ortaya çıkan kansızlık kronik hastalıklarla ilişkili kansızlık olarak ortaya çıkmaktadır. Yani kişinin altta yatan bir başka hastalığı (romatizmal vb. gibi) olup bu hastalıkta oluşan bağışıklık sistemi aktivitelerine bağlı kansızlık oluşmaktadır. Bunun dışında demir eksikliğine bağlı kansızlık da yaşlı bireylerde oldukça sık görülmektedir. Yaşlı bireylerdeki kansızlık sebebi sıklığı olarak baktığımızda; demir eksikliğinin neredeyse bu kansızlıkların %15’ ini oluşturduğunu görmekteyiz.
Kansızlıkla ilgili hemoglobin (Hb) değerlerine ait sınırları çizmek için birçok çalışma yapılmıştır. Ancak genel olarak Dünya Sağlık Örgütünün verdiği rakamları kullanmaktayız. Buna göre; erkekte Hb değeri 13 g/dl, kadınlarda 12g/dl altındaysa anemiden söz edilmektedir. Bunun yanında yaşla birlikte kan üretimiyle sorumlu kemik iliğindeki değişimlere bağlı olarak yaşlı bireylerde Hb 12 g/dl ve Hematokrit %36’ nın altında saptandığında kansızlık tanısı konulmalı ve bunun nedeni araştırılmalıdır.
Ülkemizdeki verilere bakıldığında yaşlı bireylerin tamamında %3,5-4 civarında demir eksikliğine bağlı kansızlık görülmektedir. Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre de 85 yaş üstü bireylerde aneminin ölümlerdeki artışla ilişkili olduğu belirtilmiştir.
Demir eksikliğine bağlı olan kansızlıkta tipik olarak kırmızı kan hücrelerinin (eritrositlerin) küçük olduğunu biliyoruz. Küçük eritrosilerle karakterize diğer kansızlık tiplerini demir eksikliğine bağlı kansızlıktan ayırt etmek gerekir. Kan tahlilinde Hb ve hematokrit değerlerinde kasızlık gördüğümüz zaman ortalama kırmızı hücre hacmi (MCV) tetkikini gözden geçirmemiz gerekmektedir. Bu değerin de düşük olduğunu görebiliriz. Bundan daha değerli olarak doktorlar bu hastalarda kan yayma örneği yaparak mikroskopta değerlendirirler. Bu değerlendirme de yine küçük eritrositler görülmekte ve bu eritrositlerin normalden daha soluk boyandığını görmektedirler.
Labortauvar açısından değerlendirildiğinde serum ferritin tahlili en iyi ve en değerli tanı yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak bazı yandaş hastalıklar nedeniyle ve yaşla birlikte serum ferritin değerlerinde yalancı bir artış olabileceği gözden kaçırılmamalıdır. Normal şartlarda erişkinlerde 12 mikrog/L değerinin altındaki ferritin değerleri demir eksikliğine işaret etmektedir. Ancak 65 yaş üstü bireylerde ferritin değeri 45 mikrog/L altında saptanırsa demir eksikliği kansızlığı için önemli bir bulgu olarak değerlendirilmelidir.
Bunun dışında hastalarımızdaki serum demir değerleri de ipucu vermektedir. 10 mikromol/L’ nin altındaki serum demir değeri ve beraberinde artmış total demir bağlama kapasitesi (70 mikromol/L) ile %15’ den daha fazla azalmış transferrin satürasyonu demir eksikliğine işaret etmektedir.
Tüm bunların dışında kemik iliğinde özel bir boya ile (Prusya mavisi) demir depolarının olmadığını göstermek de önemli bir tanı yöntemidir.
Demir Eksikliği Nedenleri:
Yaşlı bireylerde ciddi bir kanama bulgusu yoksa neden nadir de olsa alım eksikliği olabilir; bunun dışında fark edilmeyen kanamalar da oldukça önemli nedenlerdendir. Farkedilmeyen kanamaların altında genellikle aspirin kullanımı ve sıkça romatizmal ağrı kesici kullanımı olabilir. Ayrıca yine kalın barsak kanser ya da polipleri, mide kanseri, iltihabi barsak hastalıkları ve damarsal anormalliklere bağlı kanamalar fark edilmeden kanamayla demir eksikliği kansızlığına yol açabilir. Nadiren de yaşlı bireylerde çöliak hastalığı, daha önceden geçirilmiş mide ameliyatları, barsaklarda kanama yapan damar genişlemeleri, lenfoma, kadınlarda rahim tümörleri ve ince barçak tümörleri demir eksikliği kansızlığı sebebi olabilir. Yemek borusu iltihapları ve mide ülseri de kansızlığa sebep olabilir; ancak bunlardaki kan kaybı daha hızlı ve akut olacağı için durum kronik demir eksikliği olmadan genellikle fark edilir.
Mide-Barsak Değerlendirilmesi:
Yukarıda da bahsedildiği üzere yaşlı bireylerde demir eksikliği kansızlığı saptandığında herşeyden önce mide-barsak sisteminin gözden geçirilmesi gerekmektedir. Maalesef yapılan en büyük yanlışlık, yaşlı bireylere demir eksikliği kansızlığı tanısı koyduktan hemen sonra demir tedavisine başlamak olmaktadır. Özellikle yaşlı bireylerde saptanan bu durum mutlaka araştırmaya alınması gereken bir durumdur. Bu hastalarda ilk yapılacak işlerden biri hastanın durumu uygunsa yemek borusu, mide ve ince barsakların mideye yakın kısımlarını gastroskopi ile değerlendirmek olmalıdır. Buradan herhangib bir demir kaçağı odağı saptanamazsa yine yaşlı hastalarda mutlaka uygun şartlar sağlanıp kalın barsakların kolonoskopi ile değerlendirilmesi gereklidir. Yaşlı hastaların kalın barsak değerlendirmesinde %6 civarında kanser (ki gençlerde %2) yine %31 (gençlerde %18) civarında divertikül denilen kalın barsak cepçiklerine ait anormallikler saptanmıştır. Gençlerle yaşlılar arasında polip bulunma olasılığında önemli bir fark görülmemiştir. Kolonskopinin uygun olmadığı ya da belli bir kalın barsak bölümünden ileri geçilemediği durumlarda baryumlu (kontrast maddeli) barsak filimleri oldukça yardımcı olabilmektedir.
Denir eksikliği kansızlığı ne kadar derinse maalesef yaşlı bireylerde mide barsak hastalıklarının (kanser dahil) görülme sıklığı o kadar çoktur. Dolayısıyla hekimler, hasta ve hasta yakınları derin demir eksikliği kansızlığı saptanan hastalarda mide barsak değerlendirmesi yapılmadan asla tedaviye geçilmemesi bilmelidirler.
Tedavi:
Tedavi kısaca nedene yönelik olmalıdır. Demir eksikliği yaratan neden tedavi edildikten sonra genellikle derin olmayan demir eksiklikleri düzelmektedir. İhtiyaç duyulan vakalarda ağızdan ya da damar yoluyla demir tedavisi uygulanabilmektedir. Bunun yanında yaşamı tehdit eden bulgular veren yandaş hastalığı (özellikle kalp hastalıkları, böbrek yetmezliği gibi) olan vakalarda kırmızı kan hücresi transfüzyonu uygulanabilmektedir.
Sağlıklı Günler Dileğiyle…
Prof. Dr. Cengiz KIRMAZ